”Karanlık beyazdır!”
130’u aşkın ülkede 8.000.000 dan fazla insanının deneyimlediği ”karanlıkta diyalog” aktivitesi bizler için de 2013 yılından beri, İstanbul Gayrettepe Metro İstasyonu alanında. Kurucusu Andreas Heinacke’nin radyoda çalışırken bir görme engelli ile yaşadığı deneyimlerden esinlenip kurguladığı bu eşsiz deneyimde, katılımcılara görme engelli bir rehberler önderlik ediyor. Bu aktivitenin tanıtımı için hazırlanan web sitesinde aynen şunlar yazıyor:
”Öyleyse, karanlığa hoş geldiniz! Koşullamaları ardınızda ve ön yargılarınızı da kapıda bırakın; ve gerçekten müthiş bir zamanı deneyimlemeye hazır olun! Gelin, İstanbul’u görmenin ötesinde “görün”!”
Aktiviteye katılmadan önceki düşüncelerimi şöyle özetleyebilirim; Karanlıkta yaşayacağım zorlu deneyimden bahsedecektim ve sonra, görme işlevimizi sağlayan ışık enerjisinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bir yazı yazacaktım. Açıkçası bu bağlamda kafamda cümleler bile oluşmuştu, YANILMIŞIM.
Pazar günü saat 12.00 gibi aktivite başlangıcında, ”Karanlıkta Diyalog” hakkında ön bilgileri aldık ve hazırlık yaptık. ”Karanlıkta Diyalog” alanında bu deneyimini yaşayacak grubumuzu, rehberimiz Abidin Bey karşıladı. Kısa bir tanışma ve deneyin hakkında bilgilendirmeden sonra ”Karanlıkta Diyalog”ta gezimiz başladı. Tabii içeride gördüklerimi anlatmayacağım, çünkü bu deneyimi yaşamayı düşünen arkadaşların da kendilerinin keşif yapmalarını isterim. Şimdi sizlere ancak birkaç izlenimden ve çıkarımlarımdan bahsedebilirim.
- İlk dakikda gözlüğün bir işe yaramadığını anladım, cebime koydum.
- İstanbul ne kadar gürültülü bir şehirmiş, özellikle Beyoğlu.
- Daha önce hiç hissetmediğim şekilde ayaklarımla zemini hissettim, beton, ahşap, toprak, taş vb.
- Kişiyi fiziki olarak görmeden de ses tonuyla karşı taraf hakkında bilgi alınabileceğini öğrendim.Örneğin, nedense rehberimiz bana Ömer Bey diye hitap ederken, 20 li yaşların başındaki mühendis arkadaşımıza ismiyle hitap ediyordu. Bu arada ben rehberimiz Abidin Bey’i hiç görmedim, fiziki görmek te önemli değil ki, ben bu deneyim sürecinde beynimde bir Abidin Bey fotoğrafı yarattım zaten.
- Kulaklarımızın bir radar gibi çalıştığını okumuştum, biliyordum, ancak burada ses kaynağının yönünü ve bize olan mesafesini daha belirgin şekilde algıladığımızı deneyimledim.
- Daha önce Dr. Hilmi OR tarafından sunulan bir seminerde ”ben gördüğüme inanmıyorum” önermesini kabul etmiştim, burada bu önerme iyice perçinlendi.
- Ne kadar ışık kirliliği içindeyiz, özellikle aydınlatma sektöründeki paydaşlarım içim tekrarlıyorum, daha çok geceleri bu konu öne çıkıyor, evet tekrar ediyorum ”Işık kirliliği içindeyiz.”
- Görme koşullarını iyileştirmek adına daha fazla ışık kullanmanın anlamsız olduğunu anladım.
Daha fazla kopya vermek gitmeyi düşünen arkadaşlarım için doğru bir yaklaşım olmaz diye düşünüyorum. Bu sebeple deneyimlerimin birçoğunu yazımda paylaşamıyorum. Ancak paylaşmayı istediğim küçük bir anım var:
Deneyim öncesi ”Karanlıkta Diyalog” aktivitesine gelip bu tecrübeyi yaşamak isteyen arkadaşlarla tanışıp sohbet ediyorduk. Konu mesleklerden açılınca ışık, renk, aydınlatma konularından bahsettim, her zaman söylediğim ‘siyah renk yoktur, siyah renk, ışık yok demektir yani karanlıktır’ diye bir cümle kullandım. Bunu duyan rehber arkadaşlarımızdan sn. Engin Grantepe şöyle bir cümle ile karşılık verdi.
”-Karanlık beyazdır!”
Doğrusu donup kaldım, onun deneyimlerini bilmeden bir cevap veremedim yada vermek istemedim, zatan renk izafi bir kavramdı. Ancak 1.5 saatlik bir ”Karanlıkta Diyalog” deneyiminden sonra ben de söylüyorum sayın Engin Grantepe çok haklısın.
”-Karanlık beyazdır.”
Aktivite hakkında daha fazla bilgi: http://www.dialogistanbul.com