Ramazan ile gelen ışık sanatı; Mahya
Işık ve yapay aydınlatma ateşin keşfinden beri insanın ilgi odağı olmuş, insanı birçok anlamda etkilemiştir. Öyle ki öğrendiğimiz bilginin %85 ini ışık sayesinde algılıyoruz. Böyle bir etkinin farkına varan atalarımız kutsal ramazan ayında, bilgiyi, mesajı, sevinci ve kutsal anlarının heyecanını ışığı kullanarak paylaşmışlar. Bunun için mahya adını verdikleri ve ramazan ayında cami minarelarinin arasına yazı yazdıkları ışık sitemini tasarlamış ve uygulamışlardır.
Türk dil kurumuna göre ‘mahya’, Farsça ‘mah‘ ve Arapça ‘iyye‘ kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş bir isimdir ve iki anlamda kullanılır:
1. Ramazan gecelerinde, camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleri ile yazılan yazı veya yapılan resim.
2. Mimarlık. Çatılarda iki eğik düzeyin birleştiği bölüm.
olarak tanımlanmaktadır.
Yine mahyalar edebiyatımızın ustaları tarafından farklı yazılarında anlatılmaktadır. Örneğin Yazar Halide Edip Adıvar çocukluk hatıralarını da anlattığı ‘Mor Salkımlı Ev’de Süleymaniye Camii’deki mahya’yı şu şekilde tasvir etmektedir:
“Minareden minareye havada uzanan ışıktan yazılar, mavi kubbede ne garip ve tabiatüstü bir nur tecellisi idi. Ramazan’ı karşılayan bu nurdan yazılar, beni belki Belşazaar’ın duvarda gördüğü yazılar kadar şaşırttı. Karanlık ve esrarlı dar sokakların içinde sallanarak hareket eden o ışıkları kalabalığın en boylu adamının omzundan seyrediyordum.”
Bu uygulamanın ilk fikri Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevi’ye aittir. 1614 yılında iki minare arası bir yazının işlendiği bir resmi Sultan I. Ahmed’e hediye etmiştir. Sultanın çok hoşlandığı bu resim örneği dini inançlara uygun olacak şekilde uygulanması için irade buyrulur. Ulaşılan bilgilere göre ilk mahya 1617 yılı ramazan ayında Sultan Ahmet Camii’nde uygulanmıştır.
Teknik olarak iki minare arasına gerilen halatlara asılan yağ kandilleri ile oluşturulan bu sanat eserleri önce kağıt üzerinde planlanır. Bunu yaparken düşeyde ve yatayda çizgiler oluşturulur, yazı uygun kesişim noktlarına ışık kaynağı kandiller konularak yazı oluşturuluyor. Bunu matematikteki matriks ile tanımlamanın yanlış olmayacağının düşünüyorum, hatta ta kendisidir denilebilir. Bu yöntem kullanılarak hazırlanan sitemlerle ramazanın ilk 15 günü özlü sözler mahya aracılığı ile paylaşılır, ramazanın ikinci yarısında İstanbul’u sembolize eden yapılar örneğin Kız Kulesi, yandan çarklı, çifte kayık vb. betimlenirmiş. Bu geleneğin gerisindeki düşünce; ramazanın getirdiği sevinç, bolluk ve ferahlık nedeniyle Yaradana duyulan şükranı vurgulamak, çocuklara ramazanı sevdirmek ve halkı iyiliğe yöneltmek.
Bu çalışmalarda Pertevniyal Valide Sulatan Cami’nin önemi büyüktür, 2007 yılında yapılan restorasyon sırasında açığa çıkan ‘Aydınlatma Atölyesi’ bu caminin altındadır. Sur içi bölgesinin coğrafi ortasında bulunması itibari ile camilerin aydınlatmalarının lojistik desteği bu merkezden yapılmaktaymış. Atölyede zamanında kandillerde kullanılan yağları depolamada ve taşımada kullanılan küpler ve aydınlatma araçlarını asmakta kullanılan ip ve düzenekler bulunmaktadır. Bu düzeneklerin günümüze kadar korunmasında desteği olan herkese teşekkür ederiz. (Maalesef mahyada kullanılan bir kandile henüz rastlamadım, ulaşır ulaşmaz kandil fotoğrafını sizinle paylaşacağım.)
O dönemlerde mahya sanatı ve zanaat’ı usta çırak ilişkisi ile sonraki kuşaklara aktarılmaktaymış. Yine kayıtlara göre en meşhur mahya ustası 1877 de vefat eden Süleymaniye Baş Mahyacısı Abdüllatif Efendi’dir.Ondan sonra mahya işlerine çocukları devam etmişler.
Teknolojideki gelişmelere paralel olarak daha sonraları mahyalarda ışık kaynağı olarak elektrik lambaları kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde LED ışık kaynakları ve aydınlatma kontrol sitemlerinin gelişmesiyle farklı teknolojik uygulama teknikleri ile uygulama yapılmaktadır. Mahyalardaki yazıları hareketlendirmek, ard arda farklı bilgi ve mesajları dinamik olarak paylaşmak mümkün olmaktadır, hatta bilgisayar, tablet ve veya akıllı telefonlar ile kontrol etmek mümkün olmaktadır.
Sonuç olarak bilginin, kutsal duyguların, mesajların, sevincin ışık kullanılarak paylaşıldığı bu sanat eserlerini tasarlayanların sanatçı, uygulamasının yapanların da zanaatkar olduğu tartışılmazdır. Işığı kullanarak sanatını icra etmiş Süleymaniye Baş Mahyacısı Abdüllatif Efendi’nin, ‘aydınlatama tasarımcı’ olarak anılmasını öneriyorum. Aydınlatma paydaşlarının ve aydınlatma tasarımcısı arkadaşlarımın da bu konudaki görüşleri benim için önemli.